Tiroit bezinde nodül fark edildiğinde, doktorunuz ilk olarak nodülün / nodüllerin ele gelip gelmediğini, sayılarını, büyüklüklerini tespit etmek için tiroit bezini klinik olarak muayene eder.
Tiroit Nodülleri Nasıl Değerlendirilir?
Ardından tiroit bezinin geri kalanında fonksiyon bozukluğu olup olmadığını tespit etmek için bazı laboratuvar testleri (tiroit fonksiyon testleri) çalışılır.
Fizik inceleme ve kan testleri ile nodüllerin kanser içerip içermediğini söylemek mümkün olmadığından, genellikle tiroit ultrasonografisi yapılır, gerek görülürse “ince iğne” yöntemi ile nodüllerden biyopsi alınır.
Tiroit Ultrasonografisi
Ultrason yüksek frekansta ses dalgaları kullanarak iç organların yapısını ve kanlanmasını inceler.
Radyasyon içermemesi, kolay, hızlı ve ağrısız olması nedeniyle tiroit nodüllerinin değerlendirilmesinde oldukça önemli bir yere sahiptir.
Ultrason % 97’ye varan bir doğrulukla, tiroitte nodül olup olmadığını, nodülün/nodüllerin boyutunu, kistik veya katı yapıda olduğunu belirleyebilir.
Hekiminiz ve radyoloğunuz bu nodüllerin sonografik özelliklerine bakarak iğne biyopsisi gerekip gerekmediğine karar verirler.
Ultrason aynı zamanda iğnenin doğru şekilde nodülün içerisine yönlendirilmesini sağlayarak yanlış tanı veya yetersiz biyopsi sonucunu en aza indirir.
Nodülün/nodüllerin iyi huylu olduğu gösterildiğinde de ultrason ile takip edilir; gereğinde tekrar biyopsi veya cerrahiye karar verilebilir.
İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi
Ultrason eşliğinde ince iğne biyopsisi tiroit nodüllerinin tanısında altın standarttır. Kullanılan iğne çok incedir; dolayısıyla çoğunlukta uyuşturucu iğne yapılmasına gerek duyulmaz. Kan sulandırıcı ilaç kullanımı haricinde genellikle hematom riski çok düşüktür; genellikle biyopsi sonrası aynı gün hastalar işlerine ve yaşamlarına devam ederler.
iğne biyopsisi ile alınan hücreler “sitopatolog” tarafından incelenir; ve sonuçlar aşağıdaki şekilde gruplanır:
-
Benign (iyi huylu) nodül
Bu sonuç biyopsilerin %80 kadarında elde edilir. İyi huylu olarak raporlanan bir biyopsinin yanlış olma, yani aslında kanserli bir nodül olma olasılığı deneyimli ellerde ve büyük üniversite hastanelerinde % 3’den azdır.
Genel olarak bu nodüller hastada kozmetik rahatsızlık veya bası semptomları gibi bir sorun yaratmıyorsa ameliyat önerilmez.
Belirli aralıklarla ultrason ile takipleri gereklidir. Nodüllerin sayısında veya büyüklüğünde artış tespit edilmezse tekrar biyopsi gerekli değildir.
-
Malign (kanserli) nodül veya malignite şüphesi taşıyan nodül
Nodüllerde malignite %5 civarında saptanır ve bunun da büyük bir kısmı “papiller tiroit kanseri” adı verilen bir tiroit kanseri türüdür.
Malignite şüphesi taşıyan nodüllerin gerçekten kanser olma ihtimali %50-75 olarak bildirilmektedir.
Bu iki tanı için genellikle cerrahi tedavi ilk seçenektir, tiroit cerrahisi konusunda uzmanlaşmış bir hekimle bağlantıya geçmeniz önerilir.
-
Yetersiz biyopsi
Ehil ellerde ve donanımlı bir merkezde böyle bir biyopsi sonucu ile karşılaşma ihtimali %5’in altındadır. Bu sonuç iğne ile alınan biyopsi spesimeninde tanı koymaya yetecek kadar hücre bulunamadığı anlamına gelir. Bu durum nodül tamamen kistik ise karşımıza çıkabilir. Hekiminiz diğer bulguların eşliğinde tekrar biyopsi isteyebilir veya cerrahi önerebilir.
-
Tanı konulamayan grup
Bu grup iğne biyopsisi ile yeterli hücre alınmasına rağmen mikroskop altında incelendiğinde iyi huylu veya kötü huylu ayırımının yapılamadığı tanı grubudur. %15-20 arasında karşımıza çıkabilmektedir ve aslında kendi içerisinde farklı tanı gruplarını barındırır (Folliküler lezyon, Atipi, Önemi belirsiz folliküler lezyon). Bu tanı gruplarında ileri moleküler tanı testleri uygulanabildiği gibi cerrahın deneyimine ve merkezin donanımına göre cerrahi de önerilebilmektedir.